Tarih: 15.11.2025 11:00

Başkent Ankara’nın Kalbi Hacı Bayram Mahallesinde Kaybolan Vakıf Değerlerimiz

Facebook Twitter Linked-in

Türk-İslam kültürünün, özellikle de tasavvufi düşünce ve inanç dünyasının Anadolu'da yaygınlaşmasının önemli mimarlarından birisi olan Hacı Bayram Velî, bugün Ankara'nın Altındağ ilçesine bağlı olan Zülfazl (Solfasol) mahallesinde, 1340'lı yıllarda dünyaya gelmiş olup özbeöz Ankaralıdır. Asıl ismi Numan olan Hacı Bayram Velî'nin, "Bayram" ismini, ilk defa bir kurban bayramı günü tanışıp, daha sonra intisap ettiği mürşidi, Somuncu Baba (Şeyh Hamid-i Velî) ile karşılaştığı güne izafeten aldığı, çeşitli kaynaklarda rivayet edilmektedir.  

Somuncu Baba (Şeyh Hamid-i Velî) ile karşılaşmadan evvel Ankara'da ki Medreselerde Müderrislik (Öğretim Üyesi) görevi yapan Hacı Bayram Velî, Mürşidi Somuncu Babaya intisap ettikten sonra Müderrislik görevini bırakarak, Somuncu Baba ile birlikte Şam, Medine, Mekke ve Bursa şehirlerinde ilim seyahatlerine çıkmış, bir müddet bu şehirlerde kaldıktan sonra nihayet, mürşidinin son durağı olan Aksaray'a yerleşmiştir. Hacı Bayram Velî, Somuncu Baba'nın 1412 yılında Aksaray'da vefatına müteakip, buradan ayrılmış ve tekrar memleketi, Ankara'ya yerleşmiştir.

Bugün üzerinde pagan Romalılar devrine ait Augustus tapınağının da bulunduğu tepelik mevki, Ankara şehrinde yerleşimin başladığı ilk dönemlerden itibaren, tarihin her döneminde şehir halkı ve çevresince mukaddes sayılmış, Friglerin, Kibele ve Men tanrılarına adak yeri olarak kullandığı bu tepe, pagan Romalılar ve Hristiyan Romalılar döneminde ise ibadet mekânı olarak kullanılmıştır. 

Aksaray'dan, Ankara'ya dönen Hacı Bayram Velî, işte bu tepede bulunan, Augustus Tapınağının hemen bitişiğine kendi zaviyesini inşa ederek, medreseye kabul ettiği talebeleri vasıtasıyla ilim ve irşat faaliyetlerini yürütmüş, 1430 yılında burada hakkın rahmetine kavuşan büyük Velî, talebelerince zaviyesinin hemen yanına inşa edilen türbesine defnedilmiştir. 

İsmini, bu tepede ki Hacı Bayram Velî türbesinden alan Hacı Bayram mahallesi, Ankara'nın yaşayan en eski mahallesi olup mahallenin resmi kayıtlarda ki en eski kaydına, Hicri 1298 (1880-1881) tarihli Ankara Vilâyeti Salnâmesinde rastlanmakta, mahallenin ve mevkiin isminin, Hacı Bayram Velî'nin türbesinin inşasından beri aynı adla anıldığı anlaşılmaktadır.

Roma ve Osmanlı dönemine ait birçok yaşayan kültür varlığına ev sahipliği yapan Hacı Bayram Mahallesinde, "korunması gereken taşınmaz kültür varlığı" statüsünde halen 63 yapı bulunmaktadır. 

Hacı Bayram Mahallesinin yukarıda ki 19. Yüzyılın son dönemine ait resminin ön kısmında; Tabakhane Camii ve Tabakhane Mahallesi, karşı yamaçlarda ise Hacı Bayram mahallesi ile bu mahallenin güney ve doğu mevkilerini tutan; Şeyh İzzettin, Börekçiler, Ahi Yakup ve Ahi Tura (Tuğra) mahalleleri görülmekte olup geçtiğimiz yüzyılda her biri müstakil bir mevki olan bu mahalleler, daha sonra Hacı Bayram Mahallesine dahil edilmiştir. 

Bugünkü Hacı Bayram Mahallesi sınırları; Ankara'nın hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde yaşayan önemli mahalleleri olan, Kureyş, Turgut Reis, Köprübaşı, Altıntaş, Öztürk, İnkılap, Anafartalar, Misakı Milli, Kızılelma, Sakalar, Özgen, Yenice, Yeğenbey, Doğanbey, Fevzibey, Bozkurt ve Ülkü mahalleleri ile önceden Hacendi Öksüz veya Hoca Hindi olarak ya da halk arasında, Yahudi Mahallesi olarak bilinen İstiklâl mahallesinin birleştirilmesi ile oluşmuştur.  

Başkent Ankara'nın tarih ve kültür merkezi olan Hacı Bayram Mahallesinde; bir kısmı, şehrin başkent olmasından sonra yapılan yeni imar çalışmaları esnasında, bir kısmı da 1916 ve 1929 yangınlarında olmak üzere, birçoğu vakıf malı olan bazı tarihi ve kültürel eserlerimiz maalesef yok olmuş veya yok edilmiştir. 

Yok olan bu kültürel varlıklarımız hakkında, detay bilgi vermeden önce Ankara'nın 18.Yüzyıl mimarisine ilişkin, bilinen en detaylı bilgileri ihtiva eden ve orijinali, Hollanda Rijkmuseum'da bulunan ve aşağıda bir kısmı görülen "Ankara Manzarası" isimli tabloda ki görsel verilerden, Hacı Bayram Mahallesi ve yakın çevresinde o dönemde Ankara'da bulunan, önemli kültürel varlıklarımızı tanımak lazımdır. 
 

 

1700'lü yıllarda Hollandalı bir seyyah/ressam gözü ile zamanın en mamur şehirlerinden birisi olarak resmedilen Ankara'nın, o devirde ki Hacı Bayram Mahallesi ve çevresinde ki 15 kültürel varlıktan, yalnızca 7 tanesi günümüze kadar ulaşmış, Osmanlı Surları ve Hıdırlık Türbesi zamanla ve doğal olaylar neticesinde tahrip olup tadilat ve tamirat görmediğinden harap olmuş, Yeğenbey Camii 1916 yangınında, Haseki Camii ise 1929 yangınında yanarak yok olmuş, İğneli Belkıs Camii, Hoca Paşa Camii, Kızıl Bey Camii ve Türbesi ile Cenabi Ahmet Paşa Hamamı ise Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında satılarak veya istimlak edilerek kaybolmuştur. 

Hacı Bayram Mahallesi ve civarında kaybolan tarihi ve kültürel varlıklarımız, elbette ki yukarıda sayılanlardan çok daha fazladır. Kureyş Mescidi, Akşemseddin Camii, Ördekli Camii, Eminiye Medresesi, Tahtakale Hamamı vb. birçok vakıf eseri de yine Cumhuriyetin ilk dönemlerinde yanmış, satılmış veya imar çalışmaları esnasında yıktırılmıştır. Biz bu yazımızda, yalnızca "Ankara Manzarası" eserinde görülen ve daha sonra doğal yollar dışında yok edilen kültürel varlıklarımızı tanıtarak, diğer eserlerimiz hakkında ise ileri ki dönem yazılarımızda bilgiler vermeye çalışacağız.

Ankara- Hacı Bayram Mahallesinde Kaybolan Vakıf Kültür Değerlerimiz

1- İğneli Belkıs Camii

Yapım yılına ilişkin olarak yazılı kayıtlarda bir bilgi bulunmayan İğneli Belkıs Camii, Rijkmuseum Ankara Manzarası tablosunda açık bir şekilde resmedilmiş olup bugünkü Hacı Bayram Mahallesinin, Telgraf Sokağı ile Armutlu Sokağın kesiştiği yerin hemen başında, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ)'ne tahsis edilen, eski Başbakanlık ve Maliye Bakanlığı olan yapının, ana kapısına, karşıdan bakıldığında, sağ üst köşe bahçe boşluğu olan alanda bulunmaktaydı. 

 

 

Cami ana binasının bulunduğu yerin hemen yakınında ki Julian Sütununun en üst kısmında; elinde ok-mızrak benzeri bir cisim tutan kadın heykeli bulunduğundan, halk arasında bu sütuna "Belkıs Sütunu", sütunun en üstündeki kadın heykel figürüne ise "İğneli Belkıs" ismi yakıştırılarak, sütunun etrafında bulunan mahalleye de "İğneli Belkıs Mahallesi" denilmiştir.  

İşte bu mahallede; yıkım tarihinden asgari 200 yıl önce var olduğu, Rijkmuseum Ankara Manzarası tablosu ile bilinen İğneli Belkıs Camii, 1925 yılında yeni Başbakanlık binası ve çevre yolları yapılırken, istimlak edilerek yıkılmıştır. Çatılı kerpiç duvarlı ana bina ve tuğla gövdeli, uzun bir minaresinin olduğu bilinen vakıf malı caminin, yıkılan yerinde, bugün kısmen yol, kısmen de ASBÜ bahçesi bulunmaktadır

2- Hasan Paşa / Cenabi Ahmet Paşa Hamamı

Ankara Hacı Bayram Mahallesi, Anafartalar caddesinin hemen başında, eski Sümerbank Genel Müdürlüğü binasının doğu yönüne yapılan yeni Ulus Çarşısının tam arkasında kalan yerde, ASBÜ rektörlük binası ile eski Defterdarlık binası arasında bulunan boşlukta yer alan ve 1500'lü yılların ilk çeyreğinde inşa edilen Hamam; II. Bayezid Han'ın Ankara Emirlerinden Hasan Paşa tarafından yaptırılmakla beraber, aynı dönemlerde Anadolu Beylerbeyliği yapan ve 1562 yılında Ankara'da vefat eden Cenabi Ahmet Paşa'nın adı ile de anılmaktadır. 
 

 

1900'lü yılların başında şehirde ki askeri birliklerin silah ve cephane binası olarak kullanılan bina, silah depolarının Akköprü bölgesine alınmasına müteakip, 1920 gibi boşaltılmış, bir müddet virane kalan vakıf malı hamam, yeni Başbakanlık binası ve hükümet meydanı için yapılan imar çalışmaları esnasında muhtemelen 1923-1925 yılları arasında yıkılmıştır.

3- Hoca Paşa (Kuyulu) Camii

Kayıtlarda, Ankara'da ki Selçuklu dönemi eserlerinden sayılan ve halen Ankara Etnoğrafya müzesinde sergilenen cami kapısı 13. yüzyıla tarihlenen Hoca Paşa Camii, kuyulu mevkiinde (kuyulu kahve ve incirli kuyu sokağı da bu mevkidedir) olmasından dolayı Kuyulu Camii olarak da bilinmekte olup bazı kayıtlarda, "Necip Kasap Camii",Ankara Şer'iye sicil kayıtlarında da "Kassaboğlu Mescidi" ismi ile de anılmaktadır.  

Vakıf malı olan bu cami, 1938 yılında, Hükümet Caddesini genişletme çalışmaları esnasında, 5.900 TL'ye istimlak edilerek yıkılmıştır. Çatılı ve kerpiç duvarlı olan cami ana binasının, hükümet caddesi tarafında kalan minaresi kesme taş örgülüdür. Zincirli Camiinin Doğu yönünde kalan Hoca Paşa Camiinin yerinde bugün, Anafartalar caddesi ile Hükümet caddelerinin kesiştiği köşede, altında banka şubesi bulunan bir İşhanı bulunmaktadır. 

 

4- Haseki Camii

1551-1552 tarihlerine kayıtlı vakfiyesi bulunan, kubbeli ve tuğla minareli olan bu Osmanlı eseri cami, hemen yanında bulunan Tahtakale Hamamı ve Eminiye Medresesi ile birlikte külliye şeklinde konuşlandırılmıştır.

Haseki Hürrem Sultan Camii, Ankara'da 18-19 Temmuz 1929 tarihlerinde meydana gelen ve Büyük Tahtakale Yangını olarak bilinen yangın esnasında büyük zarar görerek yıkılmış olup Vakıf malı olan bu caminin yerinde, Posta (Şehit Teğmen Kalmaz) Caddesinin Anafartalar caddesi ile birleştiği köşede bulunan Vakıf İşhanı, işyerleri ve sebze halinin güney çıkış kapısı bulunmaktadır. 

5- Yeğen Bey Camii

Caminin ilk inşası, II. Murad (1421-1451) döneminde, Turasan Bey'in yeğeni Ahmed Bin Hızır Yeğen Bey tarafından, Ankara'nın Hristiyan Bizans yerleşimi dönemlerine denk gelen 4'ncü yüzyılda, Ankara şehrinin Episkoposu olan Aziz Klemens adına yapılan ve daha sonra harap olan bir kilisenin kalıntılarının bulunduğu yerde, bir külliye şeklinde yapılmıştır. 

 

Hızır Yeğen Bey tarafından 1438 yılında cami ve medrese olarak yapılan külliye, 19. yüzyıldan önce harap olduğundan terk edilerek, bu harabenin hemen yanına, çatılı yeni bir cami yapılmış, sonradan yapılan ve yine Yeğen Bey'in adı ile anılan bu cami ise 1916 Büyük Ankara yangınında yanmıştır. 

1916 yangınından kısmen kurtulan cami minaresi, 1925 yılına kadar ayakta kalmış, bu süre içinde minaredeki çinilerden bir kısmı sökülerek Ankara Etnografya Müzesi'ne götürülmüş, 1925 yılında ise minaresi de yıkılarak, Vakıf malı olan bu eserin yerine Anafartalar Caddesinde ki büyük adliye binası yapılmıştır. 

 

 

6- Kızıl Bey Camii ve Türbesi

Anadolu Selçuklu hükümdarları İzzeddin Keykavus (1211-1220) ve I. Alâeddin Keykubad (1220-1237) dönemlerinde, Ankara beylerbeyi olan Kızıl Ali Bey tarafından yaptırılan Cami, yanında ki medresesi ve Kızıl Bey'in türbesi ile birlikte bir külliye şeklindedir. 

Kerpiç duvarlı, çatılı ve minaresiz olan cami binasının hemen doğu yönünde Kızıl Bey'in türbesi bulunmaktaydı. Minberde bulunan kitabeye göre 1300 M. (699 H.) tarihinde Alişiroğlu Yakup tarafından tamir ettirildiği anlaşılan caminin 1594 ve 1600 yıllarındaki depremlerde de harap olduğuna ve tamir ettirildiğine dair vakfiye kayıtları bulunmaktadır. 

19. Yüzyılın başlarında caminin vakıf gelirleri kesilip, binanın tadilat ve tamiratları yapılmayınca, külliye harap durumuna düşmüş, harap olan caminin ahşap kapısı ile minberinin parçaları önce İstanbul Müzesi'ne götürülmüş, daha sonra Etnografya Müzesi kurulunca da Ankara'ya geri getirilerek Etnoğrafya müzesinde sergiye konulmuştur.

Mülkiyeti Kızıl Bey vakfına ait olan cami ve türbe arazisi, 1931 yılında 8.801,75 TL bedelle Ziraat Bankasına satılmış ve evvelce harap olan camii ve türbe yıkılarak, bu araziye Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü binası yapılmıştır. 

Mintez ŞİMŞEK

Araştırmacı-Yazar 

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —